Tepe Reklamı3

ON KASIMDA DÜŞÜNCELERİMİZ



Eklenme Tarihi: 09/11/2019

Sevgili okurlar On Kasım dediğimizde gözlerimiz uzaklara dalar birçoğumuzun. Neden diye sormayacağım bunun için sadece bir değil birçok nedenlerin olduğunu hepimiz biliriz. Bize değerli insan olan devletimizin kurucusunun aramızdan ayrılışını hatırlatır.

 Hayatının önemli bir bölümünü teşkil eden başarılarla dolu savaşları; ülkesi için arkadaşları ile elini taşın altına koyarak, düşmanı, milleti ile birlik olup yurttan kovuşunu ve arkasından milletine cumhuriyeti armağan edişini hepimiz biliriz ve bu yüzden ona saygı sevgi ve minnet duymamız için kâfidir.

Kendisinin bir gün toprak olacağını herkes gibi o da biliyordu ve “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır.” Anlamlı bir cümle söyledi. Bunu söylerken samimi olarak da cumhuriyetin sonsuza kadar yaşaması gerektiğini de dile getirdi. Neden çünkü bu milletin çocuklarına hürriyeti hediye ederken; onun tek istediği yine bu milletin çocuklarının hazine değerindeki bu güzelliğe sahip çıkmasıydı. Fikirlerine ve yaptıklarına sahip çıkılsın isterken bu milletin bir daha bu toprakları savunmak zorunda kalmasınlar, medeni milletlerin seviyelerinde olsunlar, kimseden geri kalmasınlar istedi.

 Dinini iyi anlamış, aklını ve bilimi ön plana almış insanların çağdaş ve entelektüel yapısı ile dik duruşları ile de dünyaya örnek olsun istemişlerdi. Zira devletin ekonomisi güçlü, devlet idaresi milli, halkı ile barışık ve adil olduğunda ayakta kalacaktır. Bunun bilincindeydi ve özellikle bu konuya vurgu yaptı. Halkının da aynı bilincinde olmasını istiyordu. Bıraktığı miras çok değerliydi. Sahip çıkacak gençlere, idealist insanlara ihtiyaç vardı. Sahip çıkıldığında ancak cumhuriyet ilelebet yaşayacaktı. Türk milleti tarihte hiçbir zaman esir olmamış, daima özgürlük aşığı bir milletti. Bu yüzden millet kendisi öldükten sonra da cumhuriyete sahip çıkmaya devam etmeliydi. Bizler 96.yılını kutladığımız cumhuriyetimizin daha nice yıllarını kutlayacağız inşallah.

 

 Sağlığında ülkesi ve ülkesinin geleceğini ilgilendiren her konuya eğinmiş; dil, din, devlet, askerlik, laiklik, halk ve daha birçok alanda, çalışmalar yapmış her biri ile ilgili de fikirlerini söylemiştir. Bu konulardan bazıları ile ilgili de kitap yazmıştır. Çok yönlü bir insandı mutlaka. Her şeyden önce iyi bir askerdi. Askeri dahi olarak tüm dünyada takdir topladı. Mazlum milletlere yaptığı mücadele ile örnek oldu. Küllerden yeni bir devlet kurdu ve bizlere emanet etti. Emanetin baş göz üstüne paşam demeliyiz sonsuza kadar. Bunun için çoluk çocuk hepimiz tarihimizi iyi bilmeli ve bu bilinçle gençleri yetiştirmeliyiz diyorum ve bugün size daha farklı açılardan Atamızı anlatmak ve çok bilinmeyen yönlerini de dile getirmek istiyorum. İşe kitap okuma sevgisinden başlayalım

 

O çok kitap okuyan biriydi. Atatürk'ün, resmi kayıtlara göre 3 bin 997 kitap okuduğu bilinmektedir.  Atatürk'ün okuduğu kitapların bin 741'inin Çankaya Köşkü, 2 bin 151'nin Anıtkabir, 102'sinin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ve 3'ünün ise Samsun İl Halk Kütüphanesi'nde bulunduğu bilinmektedir. Halkının ve gençlerin çok kitap okumasını isterdi ve bu şekilde yaptıkları ile örnek olmuştur. Bizlere de örnek olması temennisiyle. Türkiye dünya sıralamasında UNESCO’ya göre dünyada 86.sırada.

Gelelim soyuna ve soyuna bağlılığına ve ailesinin sosyokültürel yapısına;

Baba tarafından 15.yüzyılda Makedonya’ya göç ettirilen Kızıl Oğuz (Kocacık ) Türkmenlerdendir.

Anne tarafından Konya Yörüklerindendir. Konya Karaman’dan 1446 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanında Rumeli’ye yerleştirilmişler daha sonra Selanik dolaylarına gelmişlerdir. Anne ve babası bilinen ailelerdendir. Dindar bir annenin yetiştirdiği bir vatan evladıdır. E:Behnan Şapolyo’nun Ruşen Eşref Ünaydın’dan naklettiğine göre, Atatürk birçok kere; “benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenlerdendir.

Anne baba tarafından dini hassasiyetleri olan bir aileden gelmektedir ve bunu yıllar sonra bunu söyle dile getirmektedir. “Hâlbuki elhamdülillah hepimiz Müslümanız, hepimiz dindarız. Artık dinin gereklerini öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın, babalarımızın kucaklarında öğrettikleri derslerle bile dinimizin esaslarını öğrenmeye kâfidir. Biz dini eğitimi ailelere bıraktık. Çocuk dini eğitimi aileden almalıdır “der. Bu konuda onu örnek almalı ve çocuklarımıza güzel ahlakı ve Allah sevgisini yuvamızda vermeliyiz.

Kurtuluş savaşı sırasında mecliste şehitler için Fatihalar okunmasını istemiş ve okunmuştur. Daha sonra yine arkadaşlarının adlarını tek tek saymış ve onlara hep birlikte Fatiha okunmuştur Çanakkale savaşında sırasında askerlerin savaş sırasında nasıl maneviyat yüklü olduklarını görmüş ve onların ölüme koşa koşa giderken bilenlerin Kuran okuduğunu bilmeyenlerin kelimeyi şahadet getirdiklerini Ruşen Eşref’e anlatmıştır.

Samsun’a giderken Bandırma Vapurunu takip eden bir torpidonun hedefi tutturamayıp vapura zarar vermediğini görünce ve Allah’ın onlarla olduğunu yanındakilere söylemiştir. Bütün bu bilgileri öğrenmesi için çocuklarımızı da kaynaklara yönlendirebiliriz.

. Atatürk; annesine düşkünlüğü ile tanınmış, sağlığında da hasretine dayanamamış ve 1922 senesinde yanına Ankara’ya getirtmiştir.

 Öldükten sonra ona saygısından, dini vecibe olarak arkasından hatim okutmuştur. Köşke sık sık hocaları çağırtıp kuran ve mevlit okuttuğu bilinmektedir. Kendisi iyi derecede Arapça bildiği için okuyanlara ayetlerle ilgili sorularda sorar onların cevaplamasını istermiş.

Çocuklarımıza ve gençlerimize ailesine, annesine düşkünlüğü örnek gösterilmelidir. Anne duası peygamber duasıdır. Atasına saygılı olan annesine saygılı davranan anne duası alan hayatı boyunca iyi yerlere gelecektir. Yine bu konuda örnek gösterilebilir.

 

Kadınların eğitimi üzerinde çok durmuş ve onların modern Türk kadınları olmasını istemiştir. Onların medenileşmesini isterken tam bir Türk hanımefendisi olmasını istemiş mesela çok açık giysi giymelerinden hoşlanmamıştır ve bir baloya katılan hanımefendilerden birine bu konuda rahatsızlığını dile getirmiştir.(Bakınız Sinan Meydan Atatürk ile Allah arasında)Kadınlarına değer veren toplumlar sağlam temellere oturur ve aile birliği sağlam olduğu için devlette sağlam olur. Böylece üzerimizde oynanan oyunların büyük kısmını da halledilmiş olur.

 Kadınların eğitimine çok önem vermiştir. Kadınların ailenin ana çekirdeği olması dolayısıyla onların omuzlarda yükselmesi gerektiğini söyler. Çünkü çocuğu yetiştirecek olan kadındır eğitimli olması çocukların iyi bir eğitim almasının en büyük etken olacaktır. Bir konuşmasında “ Kadının en önemli vazifesi analıktır.” der. Bu yüzden kadınlarımıza bana göre de önce iyi bir anne olmak nasıl olmalı o öğretilmelidir. Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Onları en iyi anneler yetiştirir. “Dünyada her şey kadının eseridir “demiştir yine bir konuşmasında. Kadın zarafeti, iyiliği merhameti ile güzel nesiller yetiştirdikçe bu millet selamete çıkacaktır. Bunun dışında başvurulan yollar bizi selamete götürmez aksine temeli sağlam olmayan bir nesil kalır elimizde ve biz geleceğe güvenle bakamayız. Gençliğe hitabı boşuna değildir ve bize yol göstericidir. Bu millet sonsuza kadar özgür kalsın diye her konuda çalışmaları ile yol gösterici olmuştur. Ona bu millet minnet borçludur.

Bize başta hürriyeti, bağımsızlığı ve Türkiye Cumhuriyetini hediye eden ve her konuda yol gösterme çabasında olan Atamız nurlarda uyu. Biz mirasının bekçileriyiz ve daha çok çalışmak ve yükselmek için elimizden geleni yapacağız. Geleceğimiz iyi gençlerle emin ellerde olacaktır. Yerinde rahat uyu.

Kaynak :Nutuk ,Sinan Meydan’ın Atatürk’le Allah Arasında

                                                                                                                  Saygılarımla Semiray Sezgin Daylan